18 Aralık 2007 Salı

REFRESH LIQUIGEL®




Göz kuruluğundan şikayetçi olan insanlar, genelde suni gözyaşı kullanarak bu dertlerine deva bulmaya çalışırlar. Suni gözyaşı damlaları, ya sıvı olursa etkisi ve ferahlığı kısa, jel şeklindeyse de gözde bulanma ve yapışkanlık hissi verdiği için sıkıntı yaratıyor idi. Ta ki REFRESH LIQUIGEL® piyasaya çıkana kadar. İçindeki etken maddelerle hem uzun hem de etkili ferahlık sağlayan REFRESH LIQUIGEL® Allegran lisansörlüğünde Abdi İbrahim tarafından satışı ve pazarlaması gerçekleşen 10 numara bir suni gözyaşı. Duyanlar duymayanlara anlatsın, Göz doktorları durmaksızın bu ilacı yazsın, gözler artık kuru kalmasın...FERAHLASIN :))




P.S : Ben yazdırmaya babamdan başladım bile :)

21 Eylül 2007 Cuma

A long time ago, in a galaxy far far away...



99 yılıydı iyi hatırlıyorum...Fakülteden bir arkadaşımın gazıyla ilk kez sinemada izleme fırsatı buldum Star Wars'ı...Episode I : The Phantom Menace a gittik Rexx sinemasında...Hiç bir şey ifade etmedi benim için...Az çok medhini duymuştum ve bildiğim tek karakter siyah maskeli garip bi adamdı...Arkadaşım da beğenmemişti filmi şaşırmıştım...Kendisi "sıkı" bir takipçiydi...Derken yıllar geçti...2002 senesinde Number 1 tv de filmin müzik vidosu oynamaya başladı...Orda bir sahne vardı...Sanırım bu filme sarmamın nedeni o andı filmdeki...Bir genç adam bir ceset taşıyordu elinde ve kameraya doğru öyle bir bakış fırlattı ki...Ben her Number 1 açışımda bu anı bekler buldum kendimi...Müzik de inanılmazdı...Arkadaşıma sordum ne iş diye, o da bana o Darth Vader dedi...Ben o herifi maskeli bir robot sanıyordum, sonra bana onun başına gelenleri bilmiyorsun tabi o çocuk sonra ne hallere geldi dedi...Ben çoktan tav olmuştum konsepte...İyi neden kötüye döner...Bu büyük bi 7. sanat klişesidir ama burda farklı geldi bana bişeyler...Ben de başladım izlemeye...Bir bilenle izlemek ne kadar büyük bir şanstı benim için, şimdi anlıyorum...Derken staj aylarında arkadaşımlal öncelikle 1977 deki ilk filme başladı benim de büyük yolculuğum...Etkilendim, şaşırdım, kayboldum, kendimi buldum...2003 te artık 5 filmi birden izleyip hatmetmiştim...2005 te zincirin eksik halkası gelicek dediler ve ben hayatımda ilk kez bir filmi 2 sene bekledim...Ve o gün gelip çatmıştı...O an çok önemliydi çünkü o film o çocuğun nasıl o hale geldiğini açıklayacaktı...Yükü büyüktü çünkü benimkinden ziyade bu filmi 28 yıldır bekleyen milyonlar vardı gezegende:)...Tam o sıralar da elimi kırmıştım ve bandajlıydı..Tıpkı sağ eli kesilen Anakin gibi...17 Mayıs 2005 te Profilo'da ön gösterimde çözüldü her şey...Bir Sci-Fi filminde ağladım ben ve kendime bile inanamadım...o gün bir seansa daha gittim...


Tamamdı, hiçbir film beni bundan daha fazla "etkileyemeyecekti"...Okuyanlar şimdi beni anlamıyolar...Diyolar ki vurdulu kırdılı bir uzay filminde ne buluyosun...Cevabım mı...?:)


Bir bilenle izleyin...Çok şey bulacaksınız...:)


May the force be with you...!

12 Eylül 2007 Çarşamba

Doğumgünü 2007






Herkese tekrar merhaba,







Deniz'in hatırlatmasıyla bir süredir ihmal ettiğim blog yazılarıma, son yazmamdan beri başımdan geçen güzel olayları anlatarak devam etmek istiyorum. İlgilenen ve takip eden herkese şimdiden teşekkürler :D


Öncelikle en bomba olay aylardır hayalini kurduğum ve çok yapmak istediğim tekneturu temalı d.günü partimdi, kazasız belasız hallettik o işi de...Gelenlere çok teşekkür ederim gerçekten çok eğlendik.Saat 19.30 dememe rağmen doğal olarak bir sürü kişi geç kaldı :) Özellikle Can, Burcu, Deniz üçlüsü saat 8 i çeyrek geçe gelerek bir rekora imza attılar :) Birbiriyle alakası olmayan bir sürü insan aynı teknedeydi o akşam ve ben bu heterojeniteden çok hoşlandım. Ne kadar kırman Balıkesir tayfam -ki buna kızlar da dahil- partinin çoğunu yalıları izliyip başka teknelere sataşarak geçirse de, çok seviyeli ve kaliteli bir parti oldu :P








Tekne de bize servis yaptıran amca Rus kızarkadaşını eğlendirmek için sigaralarımızdan otlanmasaydı daha iyi olacaktı ama...Gerçi tur sonunda benden gereken azarı işitti o konuda içim rahat yani:)





Genelde bira içildi ama başını Tunç ve Esra'nın çektiği şarapçı bi tayfa da mevcuttu...Korhan, Alper, Aykut baya sarhoş oldular, Deniz yine korudu alkole karşı olan sağlam duruşunu :)




Ercüment, Berçin, Aysun, Ergül ve Gökhan üşüyerek alt katta takılmayı tercih ettiler...


Can ve Deniz ,gitar ve darbuka çalarak mini bi jamming session yaptılar, şarkılar söyledik ve kısaca çok eğlendik.




Tekne turu bitiminde taksimde Aslı ile buluştuk ve core bir ekip sefahathane ye gittik...Oraya Gülin ve Çağlar da geldi, ne zamandır onları görmüyodum çok mutlu oldum...



Alkoller mideye inince uykular çöktü ve herkes evine döndü. Bir doğumgünü daha bitti, bir yaş daha bitti....Kah güldük, kah eğlendik bu yaşta :)











22 Ağustos 2007 Çarşamba

PİNHANİ


Bu bloga müzikten başka bişey yazamıycam ben sanırım...Ama öyle bir şey ki işte günün ne kadar güzel geçerse geçsin yürek dağlayan bi melodi tepetaklak ediyo insanı ya da tam tersi...Kötü giden bir günün ardından dinlendi bu şarkıda...İçim huzur doldu...Tam 7 kere başa dönüp dinledim...Obsesifim sanırım, bi de müzik manyağı...

Bu gençleri ben isimleri duyulmadan bir yüxexes programında keşfetmiştim...Sonra da baya sıkı takipçisi oldum..Umarım yakalarsam bir gün canlı da izliycem...


Önce grupla ilgili kısa bir bilgi...Daha sonra harika şarkının harika sözleri...


Sinan Kaynakçı Grubun Vokalist ve Ritm Gitaristi
25 aralık 1979'da istanbul'da doğdu.Çocukluğu Florya ve Bakırköy'de geçti.Çağaloğlu Anadolu Lisesi'nden 1998 yılında mezun oldu.Müziğe bu okulda başladı. 1995 yılında yan flüt ve gitar çalmayı öğrendi. 1996 yılından itibaren aralıklarla stüdyo hiphop'ta bateri dersleri aldı. 2001-2003 yılları arasında "Van Basten" grubuyla Beyoğlu barlarında canlı müzik yaptı.Bu dönemde kendi parçalarını yazmaya başladı.Farklı hedefleri nedeniyle gruptan ayrılmak zorunda kaldı.2004 yılı sonunda Zeynep'le kaydettikleri demoyu akın eldes'e dinletti ve albüm kaydı başladı.


Zeynep Eylül Üçer Grubun Bas Gitarist ve Vokalisti
16 eylül 1985'te İstanbul'da doğdu.Çocukluğu Teşvikiye'de geçti.1991-1997 yılları arasında Trt İstanbul çocuk korosunda şarkı söyledi.Orta okula İstanbul'da başladı.1 yıl sonra ailesiyle Antalya'ya yerleşti.Antalya Koleji'nde okudu ve okulu adına 2.ligde uzun süre basketbol oynadı.Sinan'ın ona hediye ettiği bas gitarla aktif müzik yaşantısı başladı.Müzik öğretmeni olan annesinden solfej ve armoni dersleri aldı. 2004'te demo kaydı için İstanbul'a geldi.2005'te albüm kaydının başlamasıyla yeniden İstanbul'a yerleşti.


Hami Ünlü Davul
12 mayıs 1985 de İstanbul da doğdu. Orta okul ve liseyi Notre Dame de Sion’da okuduktan sonra 2004 senesinde Galatasaray Üniversitesi İktisat Böümünü kazandı. Şu sıralar üniversiteye devam etmektedir. Müzik hayatı 2000 senesinde kayıt olduğu Drum Club'ta başladı. Ders aldığı Drum Club hocaları arasında Hakan Açıkalın, Bülent Akbay, Alişan Topaloğlu ve Berke Özgümüş yer almaktadır. Ortaokul ve lise yıllarında amatör anlamda cazla ve davulla iç içe yaşadı. Üniversitede Paris Konservatuarı Caz bölümünde hoca olan Phillipe Poussard eşliğinde caz atölyelerine katıldı. 2006 mayıs ayında Pinhani grubuna dahil oldu. Ayrıca zaman zaman Akın Eldes Trio konserlerinde de çalmaktadır.



HAFTANIN SONU


cuma günleri valiz hazirlamak gibi
cuma günleri seninle ilkbahar gibi
ellerini alip dokunmamak gibi
gözlerini görüp de bakmamak gibi
hiçbir cumartesi günüm bi türlü yetmedi
asla cumartesi gece sabahla bitmedi
ben seninim , gece benim sabah benim
sen beni hiç düsünme , ben hep böyleyim
haftanin sonu bi nakarat gibi
haftanin sonu , hep ayni sözleri
pazar günleri pazartesi alir beni
pazar günleri elimdeki balik gibi
gözlerini görürken aglamak gibi
kiymetini giderken anlamak gibi
haftanin sonu bi nakarat gibi
haftanin sonu , hep ayni sözleri
haftanin sonu bi nakarat gibi
haftanin sonu ,hep ayni günleri

16 Ağustos 2007 Perşembe

Söz yazmak da sanattır...


Ben bu aralar Gripin'e fena sardım...featuring insanı olduğumdan mıdır, kadın erkek ilişkileri ve terketmek/edilmek adına harika sözlere sahip olmasından mı bilmiyorum sabah akşam dinliyorum...paylaşayım istedim...Buyrunn...!:)


ZOR GELİYOR


Terk edip gitmek kolay

alışkanlık kalır sadece geriye

ve bir tek o koyar
zor geliyor

bitirmek başlamaktan

barışmak savaşmaktan
zor geliyor

kabullenmek aldanmaktan

ağır geliyor
terk edip gitmek kolay

alışkanlık kalır sadece geriye

ve bir tek o koyar
yeniden sevmek kolay

başından başlamak gerekir her şeye

ve bir tek o yorar
ne senle ne de sensiz

zor geliyor

sevişmek uyumaktan

unutmak kin tutmaktan
zor geliyor

bildiklerim yalanlardan

ağır geliyor
terk edip gitmek kolay

alışkanlık kalır sadece geriye

ve bir tek o koyar
yeniden sevmek kolay

başından başlamak gerekir her şeye

ve bir tek o yorar
ne senle ne de sensiz
olmuyor..

14 Ağustos 2007 Salı

Baba Mesleği



Rock alternatiftir, rock protesttir, rock isyandır, rock haykırıştır...


Memleketimde son yıllarda yükselişte olan bu müzik daha çok grupla daha çok adam/kadınla birçok kişinin sesi olmaya devam edecek gibi...İşte güzel bir örneği, Gripin & Ferman'dan :




istersen kaç uzaklara


kancıkonca çocuğun eli yakanda senin artıkbi gözleri kaldı masum bakan


boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan
sustukça sıra sana gelecek bilesin
yeterince ıslandı bu toprak sel aldıkanla karışık yağmur bastırdı can aldı
durdukça hiçbir şey değişmez bilesin sustukça sıra sana da gelir bilesin
kanla karışık yağmurlarla üstümüze özgürlük yağıyor gökyüzünden


ölmeyi öğrendim ben daha yürümeyi öğrenmeden mermiler düşerken


biri var uzakta tetiği çekenkatil doğmuş baba mesleği
istersen donat ordunu kancık onca yetimin ahı peşinde senin artıkinsanmış haklarıymış yalan dolan boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan
sustukça sıra sana da gelir bilesin
günü gelir unutulur ne basra kalır ne beyrut ama tarih hatırlayacak kim masum kim puşt
durdukça hiçbir şey değişmez bilesin sustukça sıra sana da gelir bilesin
kanla karışık yağmurlarla üstümüze özgürlük yağıyor gökyüzünden ölmeyi öğrendim ben daha yürümeyi öğrenmeden mermiler düşerken biri var uzakta tetiği çekenkatil doğmuş baba mesleği
demokrasi ambargo körfez kaos insani yardım ilk ortadoğu projesi insan hakları medeniyetler çatışmasıguernicabunu siz mi yaptınız hayır siz yaptınız yeni dünya düzeni
kanla karışık yağmurlarla üstümüze özgürlük yağıyor gökyüzünden ölmeyi öğrendim ben daha yürümeyi öğrenmeden mermiler düşerken biri var uzakta tetiği çekenkatil doğmuş baba mesleği
boyalı ayakkabılarınla basma toprağıma lan

7 Ağustos 2007 Salı

Privatesözlük Yazılarım Vol-2

17 Nisan 2005 Fenerbahçe-Beşiktaş Maçı


The Celebration Of The Lizard King / 19.04.2005 09:38:07 / # 984422
beşiktaş'ın fenerbahçe'ye karşı son yıllarda gösterdiği bariz üstünlüğü perçinleyen son yılların en başarılı derbisi. 7 gol olmuştur çoğunu atan kazanmıştır
*, beşiktaş'ım devleşmiştir, tekrar moda olmuştur.


Darth Vader Başlığı


The Celebration Of The Lizard King / 29.04.2005 10:32:23 / # 1001760
star wars episode 3 revenge of the sith vizyona girmeden george lucas ın hayranlara kendilerini darth vader gibi hissetmeleri için piyasaya sürdüğü elektronik kask. bunu taktığınızda içindeki ses dönüştürücü sayesinde sesinin james earl jones gibi çıkıyo. oyuncakçılarda kolayca bulbileceğiniz bu ürün 80 ytl civarı. star wars manyaklarına duyrulur.


Star Wars Sevmeyen İnsan


The Celebration Of The Lizard King / 13.05.2005 09:06:35 / # 1023995
(
°bkz: yok artik lebron james)


Oswaldo Nartallo


The Celebration Of The Lizard King / 12.05.2005 13:36:02 / # 1022779
milan'a kulağı ile attığı golü, beşiktaş'a transferi açıklandığı gün defalarca show haberde gösterilmiş, beşiktaş tarihinin en enteresan forveti.


Tepti mi Ölmez


The Celebration Of The Lizard King / 25.07.2004 14:44:00 / # 774618
aşırı sessiz ve kendi halindeki insana takılan lakaplardan biri. şiveli sölendiğinde deptimiölmez halini alır.

Çay Bardağı ile Bira İçmek

The Celebration Of The Lizard King / 27.09.2005 10:56:23 / # 1256820
kartla oynanan ve birbirine shot sokmaya çalıştığın oyunlarda eğer para bitmişse ve birayla oynamak gerekmişse evde işe yarayacak en elzem şeydir. takdir edilmelidir ki her evde shot bardağı olmaz ama çay bardağı mutlaka bulunur.

Casino Royale

The Celebration Of The Lizard King / 21.11.2006 15:43:34 / # 2214451
gerçekçi ve sert duruşuyla izlediğim en güzel ve başarılı james bond filmi. eva green ve aston martin db9 da kayda değer.







6 Ağustos 2007 Pazartesi

Privatesözlük Yazılarım Vol-1

Gözde'den kopya çekiyorum...2004 ten beri yazarı olduğum sözlükten bir kaç alıntı yapayım ben de:))

Anne yemeği:


The Celebration Of The Lizard King / 03.06.2004 15:08:00 / # 702954
bir insanın ne olursa olsun vazgeçemeyeceği ver her daim ondan uzak kaldığında özleyeceği muhteşem ötesi yemek. anne yemeğinin doğumdan beri müdavimi olan kişi hiçbir zaman yerine başka bişey koyamaz. hele
öğrenci ise ve başka bir şehirde okuyorsa, hele hele erkekse anne yemeği cenneti çağrıştırır.


Filmlerde Kötü Adamı Tutmak


The Celebration Of The Lizard King / 01.06.2004 23:50:00 / # 699740
filmden filme değişmesine rağmen hayat sevincini bir nebze kaybetmiş insanın mutlak iyiliğe kıl olmasından dolayı kötü karakteri kendine yakın hissetmesi, onun peşinden gitmesidir. en güzel örneği
anakin skywalker ya da darth vader dır.


X sensin Y sana girsin


The Celebration Of The Lizard King / 01.06.2004 17:09:00 / # 699154
sorunsal yukarda verilen tanımlamaya göre en uygun ve güzel örnektir.

x:sorun
y: sal

Apartman balkonunda mangal yakmak


The Celebration Of The Lizard King / 01.06.2004 16:47:00 / # 699112
komşuları
duman ve kokuyla rahatsız etmek gibi sonuçları olabilecek fakat müstakil bir eviniz ya da terasınız yoksa ve de yaz değilse mangal keyfinden uzak kalmamak için yapılabilecek en mantıklı harekettir. kavın tek seferlik mangalları bu hadise için birebirdir.

Yemek yapamayan kızlar


The Celebration Of The Lizard King / 31.05.2004 12:20:00 / # 697176
eğer evli değillerse ya da sevgilileri yoksa nasıl doydukları çok da başkalarının umrunda olmayan, fakat sevgililerine ya da eşlerine yemek yapmak gibi bir huyları olmadığında sıkıntı yaratması muhtemel insanlar. erkeğin kalbine giden başka bir yol yoktur maalesef. her gece dışarda yiyen, yemeksepeti.com u kullanan ya da kendi yemek yapan erkek karısına ya da sevgilisine pek sefkatli davranmayacaktır.


Hatunun içebileni makbuldur


The Celebration Of The Lizard King / 13.05.2004 09:06:00 / # 657723
alkol mevzuunda yan çizmeyen, her türlü içkiyi denemiş ve içebilen, gerektiğinde beyaz peynir ve arkadaşlarıyla rakı sofrasında, gerektiğinde sahil kenarında patates yanında bira keyfi yapabildiğin, peynirle şarap içebildiğin, bizbaz oynarken tekila indirebildiğin hatuna övgü düzen vecize.

Mehmet Kocabaş


The Celebration Of The Lizard King / 21.06.2006 11:39:47 / # 1845490
altı şapka düşünce tekniği 'ni türkiye'ye getiren,
odtü mezunu, sabancı holding ve tetrapak gibi şirketlerde önemli pozisyonlarda uzun yıllar çalışmış, daha sonra kafayı kırıp "başlarım böyle hayatın içine!!" diyerek kendini eğitime vermiş, insan yönetimi, düşünce teknikleri gibi konularda uzman, ve eğitimlerinde sergilediği muhteşem performans ile insanı gülmekten yerlere yatıran, tekne manyağı, aşırı rahat, bitirim ağızlı, bakımlı ve karizmatik süper insan. evli ve 2 çocuk babası olup izmir'de ikamet etmektedir. rakı içmeyi sever, pek bir keyif adamıdır...herkes eğitiminden nasiplensin ister deli gönül...

1 Ağustos 2007 Çarşamba

Harika bir şarkı...

"Time Is Running Out"

I think I'm drowning
Asphyxiated
I wanna break this spell
That you've created
You're something beautiful
A contradiction
I wanna play the game
I want the friction
You will be the death of me
You will be the death of me

Bury it

I won't let you bury it
I won't let you smother it
I won't let you murder it
Our time is running out
Our time is running out
You can't push it underground
You can't stop it screaming out

I wanted freedom
Bound and restricted
I tried to give you up
But I'm addicted
Now that you know
I'm trapped sense of elation
You'd never dream ofBreaking this fixation
You will squeeze the life out of me

Bury it

I won't let you bury it
I won't let you smother it
I won't let you murder it
Our time is running out
Our time is running out
You can't push it underground
You can't stop it screaming out
How did it come to this?

Oh

You will suck the life out of me
Bury it
I won't let you bury it
I won't let you smother it
I won't let you murder it
Our time is running out
Our time is running out
You can't push it underground
You can't stop it screaming out
How did it come to this?

Oh

Dövme




Oldum olası severim küpe, piercing dövme gibi şeyleri...Rock müzik sevmemin bunda etkisi ne kadar var bilmiyorum ama 99 yılında kulağımı deldirmeye karar verdiğimde sonuç olarak dönüşü olan bir şey yapıyordum. Takmasam kapanacak bir delik açtırmıştım sadece...Ama yıllar sonra önemli bir kararın eşiğindeyim...Zaten piercing sadece karşı cinste hoşbulduğum bir olay, bu yüzden kendimde düşünmedim ama dövme yaptırma fikrine yenik düşmek üzereyim. Hatta ne yaptıracağım ve nereye yaptıracağım bile netleşti ama beni düşündüren birkaç şey var...Öncelikle yaptıracağım şekilden kesin emin miyim? Ya yaptırdıktan sonra başka bir şekil ve ya yazıyla karşılaşıp keşke dersem? Keşke demekten nefret ediyorum. Ya da tüm hayat ondan kurtulamayacak olmam, bende bi tiksinti yaratır mı? Bakıp bakıp sıkılacağım bir yere yaptırmayı düşünmüyorum allahtan...Ensemin altına boynumun sırtımla birleştiği yere, gömlek giyince gözükmeyecek ama 0 yaka t-shirt eşliğinde yıkılacak bir lokasyona yandaki şekli yaptırmak istiyorum...


Şeklin anlamı ne diye sorulacak eminim...Hem de kaç yüz defa :)) Ben hemen başliyim...Kendisi benim fanatiği olduğum, sapık derecede sevdiğim Star Wars filminden...Galactic İmparatorluk askerlerinin amblemi/tuğrası...Hem benim için anlamlı bir şekil, hem bıkmayacağım derecede sade, hem de her dakika gözümün önünde diil...Bütün bunlar düşünüldüğünde yaptırmak çok da manasız gelmiyor. Hatta dün Gözde , yeni evli mülaim sayılacak 2 arkadaşının dövme yaptıracağını söyledi...Dövme daha 1 yaşındaki kızlarının ismi...Bence harika bir fikir:) Velhasıl kafamda böyle bir düşünce var ve %95 oranında kesinleşti gibi...Umarım caymam...
İşin bir komik kısmı da annem ve babamın verdiği tepki...Bundan 8 sene önce kulağımı deldirmeye karar verdiğimde pek onaylamamakla beraber bir şey dememişlerdi. Fakat geçen hafta kahvaltı masasında yaşanan diyalog beni dumurlardan dumurlara sürükledi...Konuyu bir şekilde dövme yaptırmaya getirdim ve şakayla karışık ben de yaptırcam dediğimde annem "genç olsam ben kesin yaptırırım bir tane yaptır bence istiyosan" dedi...Şaşkınlıkla ona dönerken babam son darbeyi vurdu :) "güzel olabilir aslında "
Ne diyim sizi çok seviyorum...:) Bi de kendimden emin olsam...
Sevgiyle kalın...


Sevgiler

13 Temmuz 2007 Cuma

Fener'de bir gün...


Merhaba sevgili arkadaşlar,



Hatırı sayılır bir aradan sonra tekrar sayfama yazma heyecanı ve ihtiyacı hissettim. Malum yıllık izindeyim ve bu iznimin nerdeyse tamamını Edremit Körfezi'nin güzide tatil beldesi olan ve yazlığımızı da ihtiva eden Fener Mahallesi'nde değerlendiriyorum...


Burası ve burda geçirilen bir gün ile ilgili yazasım geldi...Siz arkadaşlarım da öğrenin bakalım naapıyomuş bu adam sürekli bahsettiği Fener'de...




Takriben saat 11 civarı kalkılır ve Kanatsız Melek Dilek Çoban'ın hazırladığı yıkılan menemen afiyetle mideye indirilir. Akabinde karpuz ve ya kiraz şeklinde yaz meyveleri televizyon eşliğinde yenilir, biraz daha kestirilir, yatılır da yatılır... Daha sonra ya nete girilir ya da teras yıkanarak kanatsız melek'e yardımcı olunur. 14:00 sularında kapının önüne gelip "İlkeeeeeerrrr !!!" diye bağıran arkadaşa çıkılıp bakılır ve mayo giyip gelineceği söylenir...





Ekip sahilde iğdelerin altında buluşmuştur çoktan siz oraya varmadan...Bir gece önceki muhabbetlerle ilgili geyikler yapılır, soğuk miller'lar mideye indirilir, manasız eşşek şakaları yapılır, çift arkadaşlar bol bol koklaşır...Derken denizde kallavi bir vakit geçirilir ve akşamüstü olmuştur zaten...





Her Türk genci gibi top oynamaktan acaip hoşlanan ekip, genelde sevgili doktor Korhan'ın ittirmesiyle okasyon futbol kisvesine bürünür ve 19:00-20:00 maçı yapılır. Hırs tavandadır hep kıran kırana bi maç olur...Akşama birasına iddiaya girilmiştir , sinir yapılmıştır..Maç bitince herkes evine dağılır ve ekseriyetle türlü et çeşitlerini mangallarında pişirip, soğuk rakısıyla mideye indirir...



Yemekten sonra bir meyve keyfi daha yapılır, ve uyuklanır...22:00 civarı gelen telefonlarla hazırlanmaya başlanılır, her gün görüşen bu ekip yine de süste ve kıyafette 10 numaradır...Bir yere de gidilmez genelde ama herkes süslüdür...

Buluşulur sahilde Ergin'den alınmıştır 1.85 ytl ye tombul efesler:)



Fener'in meşhur rüzgarı eşliğinsde efil efil içilir biralar yapılır muhabbetler. Gelenler gidenler, "sahile kaçanlar" :)))) sapıtanlar , sarhoş olanlar derken mutlaka sevgili jandarma kardeşlerimiz şikayet var diyerek bir kimlik kontrolü yapar...Onlar da selametle uğurlandıktan sonra her gece olmasa da hatırı sayılır bir sıklıkla tek yakımlık mangal ve sosis sefası yapılır gece 03:00 civarı


Artık yenilmiş içilmiş, muhabbete doyulmuştur uykular bastırmıştır...Öpüşüp koklaşan ekip evinin yolunu tutar....


İşte böyledir fener'de bir gün...93 yılından beri yani 14 senedir bu fener'den hiç sıkılınmaz...14 senedir kimse gitmez bu fener'den hep aynıdır bu ekip...


Sevgiler...

7 Temmuz 2007 Cumartesi

Bir Çubuklu Hayal Gecesi ve KARGO


Ben bu mekana bayılıyorum ya...Deniz sıfır olması, şehirden inanılnmaz derecede uzak ambiansı, boğaz manzarasını ayaklar altına seren yapısı ve önemli müzikal performanslara sahne olmasıyla önemli bir yer Çubuklu Hayal Kahvesi...


Kafamda bu imaj belirir ne zaman adını duysam...Yolda soğuk miller ımı yudumlarken yine bunlar geçti kafamdan...Çok da uzun olmayan bir yolculuktan sonra vardım mekana. Bu akşamki performans konuğu Kargo'ydu ve ciddi endişelerim vardı nasıl olacağı ile ilgili çünkü Kargo eski Kargo diildi..Sevgili Deniz iyi hatırlayacaktır sürükleyerek götürdüğüm Studio Live konserinde ciddi üzüntü yaşamıştık Türkiye'nin ilk alternatif Rock grubunu dinlediğimizde...


Neyse Kargo'ya gelicem birazdan...Hayal yine olması gerektiği gibiydi, güneş batıyordu, insanlar güzelce yemeklerini yiyor, chill-out tarzı bir müzik kulakları okşuyordu...İnsanın içesi geliyor böyle bir ortamda...Ben de böyle yaptım tabii ki...Boğaza karşı yudumlanan soğuk bira gibisi var mı...? Derken saatler 12.30 u gösterdiğinde içerinin kapıları açıldı ve Kargo sahnedeydi... Ellerinde birer vodka bardağı manasız manasız sırıtarak çıktılar sahneye...Ön cenah gene Koray'ı belki ellerim zihniyetiyle kızlar tarafından doldurulmuştu ama 3-4 kişilik bir ekip dikkatimi çekti. Bu arkadaşlardan az sonra bahsedicem. Konser benim favorilerimden biri olan Kalamış Parkı ile başladı...Derken hep sorguladığım manasız cover parçalar ardarda gekmeye başladı ki studio live vakası tekrarlanacak diye düşündüm. Biralar içildi şarkılar söylendi derken grup ara verdi.


Ara yine dışarda oldies tadında çalınan şarkılar ve bira eşliğinde keyife keyif kattı. Millet tuvalet ihtyacını giderdi, oksijenini doldurdu göğsüne ve kaldığı yerden devam etti müziğe..ikinci bölüm şaşırtıcı derecede farklıydı ilkinden...Demin bahsettiğim alter ekibin de gazıyla Kargo sanki eski Kargo olmuştu...Cover'lar bitmiş, o M.Ş.Ş. (eski basçıları) dönemindeydi sanki kargo...Yalnızlık mevsiminin en depresif ve hardcore parçaları çalındı hayretlerim içinde...Bir ara hadbang yaptı alterler tebessümle izledim ama pogo başladığında dizlerimi dövüyordum gülmekten ve keyiften...


3 gibi biten konser damaklarda inanılmaz bir tat bıraktı...Ne olursa olsun Türkiye'nin ilk alternatif rock grubu olması ve bugün sevilen bir çok şeyin yolunu açması açısından Kargo çok önemli...Sonbaharda yeni albüm çıkıyormuş sanırım...Umarım cover mantalitesinden kurtulup potansiyellerini daha iyi kullanırlar..


Çubuklu Hayal ise benim favorilerim arasında olmaya hep devam edicek...:)

4 Temmuz 2007 Çarşamba

TRANSFORMERS : Robots in disguise :)


Hangi filmdi hatırlamıyorum hevesle koltuğuma oturup fragmanları izlemeye başladım. Bir anda ortalama bir Amerikan filmi gibi başladı fragmanı, daha sonra bir anda beynimde şimşekler çakttırdı. 80 jenerasyonu tüm erkekler bilir Transformers efsanesini :) Sabahları erkenden kalkıp ne de heyecanla beklerdik...Optimus Prime, otobotlar, diseptikanlar falan...Ve o değişirken çıkardıkları enteresan ses...Yıllar sonra o sesi tekrar duymak, ve bu işi beyaz perdeye taşıyan kişinin çok sevdiğim ve beğendiğim bir adam olan Michael Bay olması bende ayrı bir heyecan yarattı. Nihayet 6 temmuz cuma günü tekrar hayatımıza giriyor Optimus Prime ve ekibi...


Herkese keyifli seyirler...Retro budur işte :D

www.gozkurulugu.com


Sevgili arkadaşlar,



Fazla uzattırmayın bana, ne diyosam onu yapın. Şu siteye girin tıklayın bol bol canınız sıkılınca, iyice bi kurcalayın, açılış sayfanız yapın, eşe dosta böyle bir siteden bahsedin, "gözüm kuruyo beea naapsas ki?" gibi sorular karşısında ivedilikle yönlendirin falan. Nedenine karışmatın fazla merak iyi değildir? Tamam mı tontişlerim, canlarım faysallarım...! Hadi bakiyim:D



P.S : Bu blog u okuyorsan ve Göz Doktoruysan bi kere kafadan Refresh yazıcaksın bilesin!!

Nestlé - Çikolata ile harikalar yaratır...


Fiesta'ya bindiğime bakmayın...Evet ben bir Nestlé çalışanıyım ve siz de bilin bakalım ne melem bişeymiş bu Nestlé...:



Türkiye'de bir asır…
Ülkemizdeki en eski yabancı sermayeli şirketlerden biri olan Nestlé, Türkiye pazarıyla kuruluşundan sadece 8 yıl sonra 1875 yılında tanıştı. Nestlé'nin kurucusu Henri Nestlé'nin bir bebeğin hayatının kurtarmak için geliştirdiği dünyanın ilk hazır bebek maması "Nestlé Sütlü Un" la Osmanlı pazarına girdiği ilk yıl toplam 1750 kutu ürün sattı. Türk pazarında kısa sürede büyüyen Nestlé'nin "Sütlü Un"u 10,000 kutunun üzerinde bir satış hacmine ulaştığında Türkiye de Nestlé'nin dünyadaki ihracat pazarları arasında 15. sıradaydı.İlk yıllarında temsilciler kanalıyla satış yapan Nestlé, 1909 yılında İstanbul'da çocuk maması, yoğunlaştırılmış süt ve çikolata ithal eden ilk satış şubesini açtı. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra hızla büyüyen Nestlé'nin 1919'da İzmir'de bir satış ofisi, Samsun ve Trabzon'da temsilcileri bulunuyordu. Türkiye'deki çikolata pazarının iyi bir potansiyele sahip olduğunu gören Nestlé yerli üretime geçmeye karar verdi ve 25 Mayıs 1927 yılında Feriköy'deki bir bira fabrikasını çikolata fabrikasına dönüştürdü. Nestlé günde 500 kg kapasiteli Türkiye'deki bu ilk fabrikasında ünlü Nestlé çikolatalarını üretmeye başladı. 1950'ler hammadde yokluğundan dolayı fabrikanın kapanma ihtimaliyle yankılandı. Bu durum karşısında Vevey'den gelen teknisyenler yeni ürünlerin üretimiyle ilgili olarak çalışanları eğiterek krizin aşılmasında önemli rol oynadılar. Kakao sıkıntısının dorukta olduğu bu yıllarda Feriköy'ün üretimi %80 civarında şekerlemelerden şeker bazlı ürünlerden oluşuyordu.1960'lara kadar Société des Products Nestlé S.A. olarak anılan şirket daha sonra adını değiştirerek Nestlé Mamulatı İhracat Şirketi - Türkiye Şubesi halini aldı. O yıllarda üretim Rodéo, Napoliten, Çikolatin, Madeleine gibi çikolata çeşitlerinden oluşuyordu.1980'li yıllarda ürün yelpazesini genişletmeye karar veren Nestlé, NESQUİK ve çeşitli çocuk mamalarını ithal etmeye başladı ve 1984'de NESCAFE'yi Türk pazarına sunarak Türkiye'de hazır kahve sektörünü yarattı.1989'da ETSU'yu bünyesine katan Nestlé, Türk ve Ortadoğu pazarına hizmet vermek amacı ile Feriköy'deki fabrikasını 1990 yılında Karacabey Bursa'daki modern tesislerine taşıdı ve NESQUİK, MAGGI çorbalar ve bulyonlar, DAMAK, CRUNCH ve NESTLE Gofret gibi yüksek kaliteli ürünlerini Karacabey'de üretmeye başladı. 1998 yılında dünyada çok sevilen NESQUIK ve NESTLE CORN FLAKES markalı kahvaltılık gevreklerini Türkiye'ye getirerek kahvaltılık gevrekler kategorisine girdi ve 5 yılda hızlı bir büyüme ile pazarının lideri konumuna geldi.
Ve bugün…
Bugün cirosu yaklaşık 160 milyon Amerikan Dolarını bulan Nestle Türkiye'nin yüksek standartlı gıda ürünleri ürettiği ve pazarladığı 6 ürün grubu şu ise şu şekilde: NESCAFÉ, COFFEEMATE, NESQUİK markalarının bulunduğu İçecekler Grubu, NESTLÉ, DAMAK, CRUNCH, MİLKY BAR, CHOKELLA markalarının bulunduğu Çikolata ve Şekerleme Grubu; MAGGİ Çorba, bulyon, lezzet artırıcı ve harçların bulunduğu Mutfak Ürünleri Grubu, NAN ve GUİGOZ markalarının bulunduğu Bebek Mamaları Grubu; NESTLE CORN FLAKES, CHOCAPİC, KANGUS, NESQUİK, CRUNCH, GOLD FLAKES, NESFİT, CHEERIOS markalarının bulunduğu Kahvaltılık Gevrekler Grubu, NESTLE ÇOCUK Büyüme Sütü ve NESQUK İçime Hazır Süt'ün bulunduğu Süt Ürünleri Grubu.Nestlé ayrıca Nestlé Waters şirketinin 2001 yılında pazara sunduğu NESTLE PURE LIFE markası ile de su sektörünün önemli oyunculardan biridir.

Timbaland




Evet Gençler,


Bir müzik aşığı olarak ilk blogumu da müzik üzerine yazmaya karar verdim. Sıkı bir (ne demekse o laf Amerikan filmlerinden kalma müthiş bi geyiktir...) rocker olarak yıllarca bünyemi, paramı ve gönlümü yatırdığım müzik sektöründe gördüğüm bazı şeyler son birkaç yılda beni bu konservatif müzik bakışaçısından kurtarıyor gibi. Halihazırda gırla giden Placebo fanatikliğimin yanında Justin Timberlake gibi bir herifin ya da Kenan Doğulu'nun, ya da Hande Yener'in ne işi var diye sorar gibi beni tanıyanlar ama orda durun arkadaşlar. Gerçekten bu işin hakkını veren herkes bundan sonra müzikmarketlerden evime yatay geçiş yapacak. Bunun son örneği de yukarda gördüğünüz sevimli arkadaşımız Timbaland. Herif inanılmaz bir prodüktör olmanın yanında Amerikalılarn deyimiyle tam bir "Rythm Master". Dinlediğimiz ve bizi kendimizden geçiren birçok şarkıda bu kardeşimizin parmağı var. Rahmetli Aaliyah 'ın Try Again şarkısıyla başlayan bu liste en son Pussy Cat Dolls ve The Hives ile devam ediyo ama benim favorim kesinlikle Justin Timberlake ile beraber Nelly Furtado'ya destek verdiği şarkılar. Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündüğüm kalite fışkıran işler bunlar. Give it to me, Say it Right gibi şarkılardan bahsediyorum...
Uzun lafın kısası şu 3 günlük dünyada "ben onu dinlemem, benim bunla işim olmaz" demeyin, güzel olan her şeyin tadını çıkarın:)
Didaktik bi tarafıma denkgeldi ilk blog :D
(Darius duy sesimi :))




Merhaba Merhaba !

Son günlerde baya baya hayatımıza giren Blog mevzusuna ben de dahil oldum sonunda...Bu konuda beni motive eden ve yönlendiren sevgili arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim...:)



İlkER