13 Temmuz 2007 Cuma

Fener'de bir gün...


Merhaba sevgili arkadaşlar,



Hatırı sayılır bir aradan sonra tekrar sayfama yazma heyecanı ve ihtiyacı hissettim. Malum yıllık izindeyim ve bu iznimin nerdeyse tamamını Edremit Körfezi'nin güzide tatil beldesi olan ve yazlığımızı da ihtiva eden Fener Mahallesi'nde değerlendiriyorum...


Burası ve burda geçirilen bir gün ile ilgili yazasım geldi...Siz arkadaşlarım da öğrenin bakalım naapıyomuş bu adam sürekli bahsettiği Fener'de...




Takriben saat 11 civarı kalkılır ve Kanatsız Melek Dilek Çoban'ın hazırladığı yıkılan menemen afiyetle mideye indirilir. Akabinde karpuz ve ya kiraz şeklinde yaz meyveleri televizyon eşliğinde yenilir, biraz daha kestirilir, yatılır da yatılır... Daha sonra ya nete girilir ya da teras yıkanarak kanatsız melek'e yardımcı olunur. 14:00 sularında kapının önüne gelip "İlkeeeeeerrrr !!!" diye bağıran arkadaşa çıkılıp bakılır ve mayo giyip gelineceği söylenir...





Ekip sahilde iğdelerin altında buluşmuştur çoktan siz oraya varmadan...Bir gece önceki muhabbetlerle ilgili geyikler yapılır, soğuk miller'lar mideye indirilir, manasız eşşek şakaları yapılır, çift arkadaşlar bol bol koklaşır...Derken denizde kallavi bir vakit geçirilir ve akşamüstü olmuştur zaten...





Her Türk genci gibi top oynamaktan acaip hoşlanan ekip, genelde sevgili doktor Korhan'ın ittirmesiyle okasyon futbol kisvesine bürünür ve 19:00-20:00 maçı yapılır. Hırs tavandadır hep kıran kırana bi maç olur...Akşama birasına iddiaya girilmiştir , sinir yapılmıştır..Maç bitince herkes evine dağılır ve ekseriyetle türlü et çeşitlerini mangallarında pişirip, soğuk rakısıyla mideye indirir...



Yemekten sonra bir meyve keyfi daha yapılır, ve uyuklanır...22:00 civarı gelen telefonlarla hazırlanmaya başlanılır, her gün görüşen bu ekip yine de süste ve kıyafette 10 numaradır...Bir yere de gidilmez genelde ama herkes süslüdür...

Buluşulur sahilde Ergin'den alınmıştır 1.85 ytl ye tombul efesler:)



Fener'in meşhur rüzgarı eşliğinsde efil efil içilir biralar yapılır muhabbetler. Gelenler gidenler, "sahile kaçanlar" :)))) sapıtanlar , sarhoş olanlar derken mutlaka sevgili jandarma kardeşlerimiz şikayet var diyerek bir kimlik kontrolü yapar...Onlar da selametle uğurlandıktan sonra her gece olmasa da hatırı sayılır bir sıklıkla tek yakımlık mangal ve sosis sefası yapılır gece 03:00 civarı


Artık yenilmiş içilmiş, muhabbete doyulmuştur uykular bastırmıştır...Öpüşüp koklaşan ekip evinin yolunu tutar....


İşte böyledir fener'de bir gün...93 yılından beri yani 14 senedir bu fener'den hiç sıkılınmaz...14 senedir kimse gitmez bu fener'den hep aynıdır bu ekip...


Sevgiler...

7 Temmuz 2007 Cumartesi

Bir Çubuklu Hayal Gecesi ve KARGO


Ben bu mekana bayılıyorum ya...Deniz sıfır olması, şehirden inanılnmaz derecede uzak ambiansı, boğaz manzarasını ayaklar altına seren yapısı ve önemli müzikal performanslara sahne olmasıyla önemli bir yer Çubuklu Hayal Kahvesi...


Kafamda bu imaj belirir ne zaman adını duysam...Yolda soğuk miller ımı yudumlarken yine bunlar geçti kafamdan...Çok da uzun olmayan bir yolculuktan sonra vardım mekana. Bu akşamki performans konuğu Kargo'ydu ve ciddi endişelerim vardı nasıl olacağı ile ilgili çünkü Kargo eski Kargo diildi..Sevgili Deniz iyi hatırlayacaktır sürükleyerek götürdüğüm Studio Live konserinde ciddi üzüntü yaşamıştık Türkiye'nin ilk alternatif Rock grubunu dinlediğimizde...


Neyse Kargo'ya gelicem birazdan...Hayal yine olması gerektiği gibiydi, güneş batıyordu, insanlar güzelce yemeklerini yiyor, chill-out tarzı bir müzik kulakları okşuyordu...İnsanın içesi geliyor böyle bir ortamda...Ben de böyle yaptım tabii ki...Boğaza karşı yudumlanan soğuk bira gibisi var mı...? Derken saatler 12.30 u gösterdiğinde içerinin kapıları açıldı ve Kargo sahnedeydi... Ellerinde birer vodka bardağı manasız manasız sırıtarak çıktılar sahneye...Ön cenah gene Koray'ı belki ellerim zihniyetiyle kızlar tarafından doldurulmuştu ama 3-4 kişilik bir ekip dikkatimi çekti. Bu arkadaşlardan az sonra bahsedicem. Konser benim favorilerimden biri olan Kalamış Parkı ile başladı...Derken hep sorguladığım manasız cover parçalar ardarda gekmeye başladı ki studio live vakası tekrarlanacak diye düşündüm. Biralar içildi şarkılar söylendi derken grup ara verdi.


Ara yine dışarda oldies tadında çalınan şarkılar ve bira eşliğinde keyife keyif kattı. Millet tuvalet ihtyacını giderdi, oksijenini doldurdu göğsüne ve kaldığı yerden devam etti müziğe..ikinci bölüm şaşırtıcı derecede farklıydı ilkinden...Demin bahsettiğim alter ekibin de gazıyla Kargo sanki eski Kargo olmuştu...Cover'lar bitmiş, o M.Ş.Ş. (eski basçıları) dönemindeydi sanki kargo...Yalnızlık mevsiminin en depresif ve hardcore parçaları çalındı hayretlerim içinde...Bir ara hadbang yaptı alterler tebessümle izledim ama pogo başladığında dizlerimi dövüyordum gülmekten ve keyiften...


3 gibi biten konser damaklarda inanılmaz bir tat bıraktı...Ne olursa olsun Türkiye'nin ilk alternatif rock grubu olması ve bugün sevilen bir çok şeyin yolunu açması açısından Kargo çok önemli...Sonbaharda yeni albüm çıkıyormuş sanırım...Umarım cover mantalitesinden kurtulup potansiyellerini daha iyi kullanırlar..


Çubuklu Hayal ise benim favorilerim arasında olmaya hep devam edicek...:)

4 Temmuz 2007 Çarşamba

TRANSFORMERS : Robots in disguise :)


Hangi filmdi hatırlamıyorum hevesle koltuğuma oturup fragmanları izlemeye başladım. Bir anda ortalama bir Amerikan filmi gibi başladı fragmanı, daha sonra bir anda beynimde şimşekler çakttırdı. 80 jenerasyonu tüm erkekler bilir Transformers efsanesini :) Sabahları erkenden kalkıp ne de heyecanla beklerdik...Optimus Prime, otobotlar, diseptikanlar falan...Ve o değişirken çıkardıkları enteresan ses...Yıllar sonra o sesi tekrar duymak, ve bu işi beyaz perdeye taşıyan kişinin çok sevdiğim ve beğendiğim bir adam olan Michael Bay olması bende ayrı bir heyecan yarattı. Nihayet 6 temmuz cuma günü tekrar hayatımıza giriyor Optimus Prime ve ekibi...


Herkese keyifli seyirler...Retro budur işte :D

www.gozkurulugu.com


Sevgili arkadaşlar,



Fazla uzattırmayın bana, ne diyosam onu yapın. Şu siteye girin tıklayın bol bol canınız sıkılınca, iyice bi kurcalayın, açılış sayfanız yapın, eşe dosta böyle bir siteden bahsedin, "gözüm kuruyo beea naapsas ki?" gibi sorular karşısında ivedilikle yönlendirin falan. Nedenine karışmatın fazla merak iyi değildir? Tamam mı tontişlerim, canlarım faysallarım...! Hadi bakiyim:D



P.S : Bu blog u okuyorsan ve Göz Doktoruysan bi kere kafadan Refresh yazıcaksın bilesin!!

Nestlé - Çikolata ile harikalar yaratır...


Fiesta'ya bindiğime bakmayın...Evet ben bir Nestlé çalışanıyım ve siz de bilin bakalım ne melem bişeymiş bu Nestlé...:



Türkiye'de bir asır…
Ülkemizdeki en eski yabancı sermayeli şirketlerden biri olan Nestlé, Türkiye pazarıyla kuruluşundan sadece 8 yıl sonra 1875 yılında tanıştı. Nestlé'nin kurucusu Henri Nestlé'nin bir bebeğin hayatının kurtarmak için geliştirdiği dünyanın ilk hazır bebek maması "Nestlé Sütlü Un" la Osmanlı pazarına girdiği ilk yıl toplam 1750 kutu ürün sattı. Türk pazarında kısa sürede büyüyen Nestlé'nin "Sütlü Un"u 10,000 kutunun üzerinde bir satış hacmine ulaştığında Türkiye de Nestlé'nin dünyadaki ihracat pazarları arasında 15. sıradaydı.İlk yıllarında temsilciler kanalıyla satış yapan Nestlé, 1909 yılında İstanbul'da çocuk maması, yoğunlaştırılmış süt ve çikolata ithal eden ilk satış şubesini açtı. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra hızla büyüyen Nestlé'nin 1919'da İzmir'de bir satış ofisi, Samsun ve Trabzon'da temsilcileri bulunuyordu. Türkiye'deki çikolata pazarının iyi bir potansiyele sahip olduğunu gören Nestlé yerli üretime geçmeye karar verdi ve 25 Mayıs 1927 yılında Feriköy'deki bir bira fabrikasını çikolata fabrikasına dönüştürdü. Nestlé günde 500 kg kapasiteli Türkiye'deki bu ilk fabrikasında ünlü Nestlé çikolatalarını üretmeye başladı. 1950'ler hammadde yokluğundan dolayı fabrikanın kapanma ihtimaliyle yankılandı. Bu durum karşısında Vevey'den gelen teknisyenler yeni ürünlerin üretimiyle ilgili olarak çalışanları eğiterek krizin aşılmasında önemli rol oynadılar. Kakao sıkıntısının dorukta olduğu bu yıllarda Feriköy'ün üretimi %80 civarında şekerlemelerden şeker bazlı ürünlerden oluşuyordu.1960'lara kadar Société des Products Nestlé S.A. olarak anılan şirket daha sonra adını değiştirerek Nestlé Mamulatı İhracat Şirketi - Türkiye Şubesi halini aldı. O yıllarda üretim Rodéo, Napoliten, Çikolatin, Madeleine gibi çikolata çeşitlerinden oluşuyordu.1980'li yıllarda ürün yelpazesini genişletmeye karar veren Nestlé, NESQUİK ve çeşitli çocuk mamalarını ithal etmeye başladı ve 1984'de NESCAFE'yi Türk pazarına sunarak Türkiye'de hazır kahve sektörünü yarattı.1989'da ETSU'yu bünyesine katan Nestlé, Türk ve Ortadoğu pazarına hizmet vermek amacı ile Feriköy'deki fabrikasını 1990 yılında Karacabey Bursa'daki modern tesislerine taşıdı ve NESQUİK, MAGGI çorbalar ve bulyonlar, DAMAK, CRUNCH ve NESTLE Gofret gibi yüksek kaliteli ürünlerini Karacabey'de üretmeye başladı. 1998 yılında dünyada çok sevilen NESQUIK ve NESTLE CORN FLAKES markalı kahvaltılık gevreklerini Türkiye'ye getirerek kahvaltılık gevrekler kategorisine girdi ve 5 yılda hızlı bir büyüme ile pazarının lideri konumuna geldi.
Ve bugün…
Bugün cirosu yaklaşık 160 milyon Amerikan Dolarını bulan Nestle Türkiye'nin yüksek standartlı gıda ürünleri ürettiği ve pazarladığı 6 ürün grubu şu ise şu şekilde: NESCAFÉ, COFFEEMATE, NESQUİK markalarının bulunduğu İçecekler Grubu, NESTLÉ, DAMAK, CRUNCH, MİLKY BAR, CHOKELLA markalarının bulunduğu Çikolata ve Şekerleme Grubu; MAGGİ Çorba, bulyon, lezzet artırıcı ve harçların bulunduğu Mutfak Ürünleri Grubu, NAN ve GUİGOZ markalarının bulunduğu Bebek Mamaları Grubu; NESTLE CORN FLAKES, CHOCAPİC, KANGUS, NESQUİK, CRUNCH, GOLD FLAKES, NESFİT, CHEERIOS markalarının bulunduğu Kahvaltılık Gevrekler Grubu, NESTLE ÇOCUK Büyüme Sütü ve NESQUK İçime Hazır Süt'ün bulunduğu Süt Ürünleri Grubu.Nestlé ayrıca Nestlé Waters şirketinin 2001 yılında pazara sunduğu NESTLE PURE LIFE markası ile de su sektörünün önemli oyunculardan biridir.

Timbaland




Evet Gençler,


Bir müzik aşığı olarak ilk blogumu da müzik üzerine yazmaya karar verdim. Sıkı bir (ne demekse o laf Amerikan filmlerinden kalma müthiş bi geyiktir...) rocker olarak yıllarca bünyemi, paramı ve gönlümü yatırdığım müzik sektöründe gördüğüm bazı şeyler son birkaç yılda beni bu konservatif müzik bakışaçısından kurtarıyor gibi. Halihazırda gırla giden Placebo fanatikliğimin yanında Justin Timberlake gibi bir herifin ya da Kenan Doğulu'nun, ya da Hande Yener'in ne işi var diye sorar gibi beni tanıyanlar ama orda durun arkadaşlar. Gerçekten bu işin hakkını veren herkes bundan sonra müzikmarketlerden evime yatay geçiş yapacak. Bunun son örneği de yukarda gördüğünüz sevimli arkadaşımız Timbaland. Herif inanılmaz bir prodüktör olmanın yanında Amerikalılarn deyimiyle tam bir "Rythm Master". Dinlediğimiz ve bizi kendimizden geçiren birçok şarkıda bu kardeşimizin parmağı var. Rahmetli Aaliyah 'ın Try Again şarkısıyla başlayan bu liste en son Pussy Cat Dolls ve The Hives ile devam ediyo ama benim favorim kesinlikle Justin Timberlake ile beraber Nelly Furtado'ya destek verdiği şarkılar. Herkesin dinlemesi gerektiğini düşündüğüm kalite fışkıran işler bunlar. Give it to me, Say it Right gibi şarkılardan bahsediyorum...
Uzun lafın kısası şu 3 günlük dünyada "ben onu dinlemem, benim bunla işim olmaz" demeyin, güzel olan her şeyin tadını çıkarın:)
Didaktik bi tarafıma denkgeldi ilk blog :D
(Darius duy sesimi :))




Merhaba Merhaba !

Son günlerde baya baya hayatımıza giren Blog mevzusuna ben de dahil oldum sonunda...Bu konuda beni motive eden ve yönlendiren sevgili arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim...:)



İlkER